TÜRKİYE'DE SOL PARTİLERİN SİYASET ANLAYIŞI:1980 DARBESİ VE SONRASI

Author:

Year-Number: 2018-31
Yayımlanma Tarihi: null
Language : null
Konu : Siyaset Bilimi
Number of pages: 1-20
Mendeley EndNote Alıntı Yap

Abstract

1980’den sonra Türkiye’de sosyalist partilerin siyaset anlayışını biçimlendiren üç temel gelişmeden söz edilebilir. Bunlardan ilki, bu tarihle birlikte neoliberalizmin ekonomik, siyasal ve kültürel olarak yeni bir yaşam tarzını öne çıkaracak biçimde “iktidara” gelmesidir. 1990’larda neoliberalizmin iktidarı daha da yaygınlaşmış; temelde teknik alanlardaki gelişmelere bağlı olarak ortaya çıkan ve küreselleşme adı verilen yeni evre ile etkilerini tüm dünya üzerinde göstermeye başlamıştır. Bununla bağlı olan ikinci temel gelişme, Sovyetler Birliği ve Doğu Bloğu Ülkeleri’nde yaşanan çözülme ve liberal dönüşümdür. Bu iki gelişme, genel olarak sosyalist dünya görüşü ve bunu yaşama geçirmeye yönelik mücadele veren tüm örgütler üzerinde belli etkilerde bulunurken, Türkiye’deki parti ve örgütler bir başka sarsıcı gelişmeye daha maruz kalmışlardır. Bu da 12 Eylül darbesi ve bunu izleyen askeri yönetim döneminin otoriter yönetim anlayışıdır. Sonuç olarak, askeri yönetimin doğrudan etkilerinin ortadan kalkmaya başladığı 1980 ortalarında toparlanmaya başlayan Türkiye’deki sosyalist örgütler, neoliberalizmin ortoriterlikle eklemlendiği “yeni” bir toplumsal ve siyasal yaşamda, üstelik Sovyetler Birliği’nin dağılmasının yarattığı olumsuzluklarla da baş ederek varolmaya çalışmak zorunda kalmışlardır. Bu yeni düzenin sosyalist mücadele ve siyasal alanın kendisi açısından en önemli etkisi “siyasetin siyasetsizleştirilmesi” olgusudur. Siyasetin kurucu özelliği ortadan kaldırılmaya, teknik bir mesele haline getirilmeye çalışılmıştır. Bu çaba, iktisadın ve bunun bir parçası olarak kendi çıkarını kollayan bireyin ön plana çıkarılması; sınıfsal kimliklerin yerine cemaatçi kimliklerin yerleştirilmesi ve nihai olarak siyasal alanın parçalı bir yapıya kavuşturulması ile gerçekleşmiştir.

Keywords

Abstract

The “Novo Ordus Seclarum,” came with neo-liberal politics, which not only influenced the economic arena, but also the political, ideological and cultural arenas, which in turn influenced the logic of the whole system. While the devastation of the USSR and the Eastern Bloc has legitimized the discourse on how “capitalism has no alternatives,” in order to eliminate the obstacles before capital, and not necessarily those before freedom or a global sharing of the riches, each nation had its role in this “new world” determined. In short, both legal and economical arrangements worked with cultural and ideological ones to establish the new responsibilities that societies had to bear. Turkey entered this era of transition with a military coup. The military government, like it eliminated the circumstances for the social rise of the left, eliminated those for any future oppositional movement as well. Thus, an authoritarian air accompanied the establishment of neo-liberal politics in Turkey. Nevertheless, the social and political problems experienced in Turkey were not much different from those experienced throughout the world during this period: The insouciance that accompanied the fall in state power, increase in individualism and the replacement of political networks with social support networks. At the basis of these changes lies just one goal which could summarize with the concept of “depolitization of politics”.

Keywords