Bireyin kendini anlama ve anlamlandırma biçimi olarak tanımlanan kimlik, bireysel ve kolektif belleğin inşa edilmesine önemli katkı sunan değerler bütünüdür. Bu değerler, bireyin sahip olduğu aidiyeti, biz ve öteki ile bir iletişim ve ilişki kurma aşamasında ortaya çıkan benzerliği ve farklılığı da göz önüne getirir. Bu benzerlik ve farklılığın bilinç düzeyine çıkması için çeşitli aygıtlar devreye girer ki bu aygıtların başında edebiyatın/romanın öncü bir rol oynadığı söylenebilir. Roman, yazarın ideolojisinin rehberliğinde oluşturulan ideal yahut eleştirilen kimlikler ile birey ve toplumun bilinç düzeyini artırmayı, olan ve olması gereken arasındaki farkı göstermeyi hedefler. Cumhuriyet dönemi yazarlarından Refik Ahmet Sevengil (1903-1970) benimsediği Cumhuriyet ideolojisini romanlarında idealize ettiği kimlikler üzerinden vermeye çalışır. Cumhuriyetin halkçı, kalkınmacı, Batıcı ve pozitivist anlayışı, onun romanlarındaki bu idealize edilen kimliklerin başat bir özelliği olarak dikkati çeker. Sevengil, 1937 yılında yayımlanan Açlık romanında ise Cumhuriyet ideolojisini, İstanbul’dan bir Anadolu kasabasına gelen ve halkla bütünleşen bir kadın kimliği aracılığı ile ortaya koyar. Ancak yazar, bu kimliğin öne çıkması için karşı değerler noktasında bireyci davranış tarzına sahip olan bir “salon adamı” kimliğini de kurgular. Bu çalışmada Servet-i Fünûn neslinin bir temsilcisi olarak yer alan Ahmet Turgut ile Cumhuriyet neslinin ideal bir kimliği olarak inşa edilen Gülseren’in karşılaştırmalı bir incelemesi yapılacaktır.
The identity, which was defined as a form of i