İnsanın doğa ile ilişkileri uzun zamandır insan merkezci etik yaklaşıma göre değerlendirilmektedir. Bu yaklaşım, insan-orman ilişkilerinde, doğanın korunmasından çok kaynakların korunmasına yönelmektedir. Ormanların insanlar tarafından yönetilebileceği ve ekonomik kıstaslara göre işletilebileceği varsayımı, ormanda yer alan yaşam birliğini tehlikeye atmaktadır. Ormancılığın bugün kârlılık, ekonomiklik ya da nedensellik ve ekolojik toleranstan daha çok toplumsal refaha katkı sağlamasına; odun hammaddesi üretiminden çok temiz hava, temiz su, rekreasyon olanakları gibi hizmetleri üretmesine gereksinim bulunmaktadır. 100 yıl kadar önce kâr/zarar hesaplaması üzerine biçimlendirilen orman işletmeciliği anlayışının ortadan kaldırılarak yarar/maliyet hesaplaması üzerine yeni bir ormancılık anlayışı kurulmalıdır. Bunun için insan merkezci etik paradigmasından çevre merkezci etik paradigmasına geçilmesi gerekmektedir.
The relationship of human to the nature has long been evaluated by ethical approach. This approach, in the relationship between human beings and forests, aims at protecting the resources rather than protecting the nature. The assumption that forests can be managed by humans and operated according to the economic criteria, put the unity of forest life into jeopardy. In this day and age, contribution of forestry to social welfare is required rather than profitability, economy or reasonability and ecological tolerance; also there need to serve something like fresh air, clean water, recreation facilities instead of producing wood. A new forestry perception that upon cost-benefit analysis should be constituted by abrogating the forest management that has been formed roughly 100 years ago considering statement of loss and gains. Thus, there is need for shifting from the anthropocentric paradigm to ecocentric paradigm.