Schopenhauer’un temel çalışması İstenç ve Tasarım Olarak Dünya,’nın başlığı, uygun bir biçimde onun metafizik sistemini özetler. İstenç ve Tasarım Olarak Dünya’sında Schopenhauer, Dünyanın görünüşünün ardındaki gerçekliğin bitmek tükenmek bilmeyen bir mücadele, irrasyonel ve amaçtan yoksun aşkın bir İstenç ya da enerji olduğunu ve bizim kendi irademiz aracılığıyla doğrudan doğruya bu İstenç’in farkına vardığımızı ileri sürer. Schopenhauer bize “yaşama istencinin” dünyanın itici gücü olduğunu ve mutluluğu aşkı ve entelektüel tatmini aramanın esas itibariyle boş olduğunu söyler: “Acı, yaşamın aracısız ve doğrudan doğruya nesnesi olmadıkça, varoluşumuz, tamamıyla amacına ulaşamayacaktır. Başka bir deyişle, acı ve talihsizlik istisna değil, yaşamın genel kuralıdır.” Schopenhauer, yaşamın hem bireysel olarak hem de bütün olarak, asli olan acı olgusundan dolayı, anlamsız olduğunu düşünür.
The title of Schopenhauer’s major work, The World As Will and Represantation, aptly summarizes his metaphysical system. In his The World As Will and Represantation, Schopenhauer argues that the reality behind the appearance of the World is an endlessly striving, irrational, and purposeless transcendent Will or energy, and we become aware of this Will directly in terms of our own volition. Schopenhauer tells us that the “will-to-life” is the driving force of the World,and that the pursuit of happiness, love and intellectual satisfaction is essentially futile: “Unless suffering is direct and immediate object of life,our existence must entirely fail of its aim.” In other words, suffering and misfortune are the general rule in life, not the exception. Schopenhauer thinks life, both induvidually and as a whole, is meaningless, primarily, because of the fact of suffering.