Ev, insanın hem somut barınma ihtiyacını hem de soyut ihtiyaçlarını gidermektedir.Mimari bir yapı olan ev, insanın fizyolojik, sosyolojik, ekonomik ve estetik ihtiyaçlarını karşılayarak kullanıcısı tarafından etkileşime girilmekte vezamanla yuvaya dönüşmektedir. Ontolojik açıdan bakıldığında ev, insanın yaşadığı dünyaya ait hissedebilmesi için vazgeçilmez bir yapıdır.“Ben”ini kurulmuş dış düzenin hengâmesi içinde bulamayan sanatçılar kaçarak sığınacağı evinde kendi “ben”inin dünyasına ağmaya çalışmışlardır. Başka bir ifadeyle ev, bireyinkendi “ben”ine, kendi içine kapanan yapılar olarak karşımıza çıkmaktadır. Ev kimi zaman huzur duygusunu kimi zaman da tekinsizliği perçinlemektedir. Bu çalışmada; farklı pratiklere sahip sanatçıların ev ile oluşturduğu negatif ve pozitif deneyimlerle kimliğin oluşması ve yaratıcı bir yeti olan hayal gücü ile ev-beden özdeşliğini ne şekilde yorumladıkları incelenecektir.
The house meets both the concrete shelter and abstract needs of the human being.As an architectural structure, the house is interacted by the user by meeting the physiological, sociological, economic and aesthetic needs of the human being and transforms into a home over time. structure. The artists, who could not find their "I" in the turmoil of the established external order, escaped and tried to cry into the world of their "I" in their house. In other words, the house appears as structures that enclose the individual's "I" and into himself. The house sometimes reinforces the sense of peace and sometimes the uncanny. In this study; The formation of identity through negative and positive experiences with the home by artists with different practices and how they interpret home-body identity with imagination as a creative ability will be examined.