Peyote Meksika ve Güney Amerika’ya özgü (Lophophora williamsii) dikensiz bir kaktüs türüdür. Bu kaktüs halüsinojenik bitkilerin kullanımına ilişkin Orta ve Güney Amerika’nın çoğuna yayılmış olan eski ve geniş yerel geleneğin bir parçasıdır. Yerli halk arasında büyük bir cazibeye sahip olması öncelikle bitkinin manasını çarpıcı bir şekilde gösteren halüsinojenik özelliklerinden kaynaklanmaktadır. Bu özelliği ile psikoaktif bir bitki olan Peyote, Kızılderililer tarafından yüz yıllardır dini ve tıbbi amaçlı olarak kullanılmaktadır. Onlar için Peyote bilinç üzerindeki güçlü etkileri sayesinde ruhlarla -başta Yüce Ruhla- iletişim kurdurabilen bir “elçi” olarak işlev görmektedir.
Meksika topraklarındaki İspanyol sömürgesi sırasında ilk defa Peyote ile tanışan Avrupalılar, başta meskalin olmak üzere içerdiği çeşitli alkaloidler nedeniyle halüsinatif özellikteki bitkiyi şeytani bir kök olarak nitelendirmiştir. Ardından 1620’de Peyote kullanımını yasaklayan bir kanun çıkarılarak bitkiyi ritüelistik veya tıbbi amaçlı kullananlar engizisyon mahkemelerinde yargılanıp çeşitli cezalara çarptırılmıştır. Sonraki süreçte sömürgeci güçler ve yerli halk arasında uzun müddet devam eden çatışmalar Peyote’nin kullanımını ortadan kaldırmamıştır. Aksine kültürel soykırımla karşı karşıya kalan yerli kabileler arasında toplumun yeniden inşasına yardımcı bir sembol olarak hızla yayılmıştır. 1850’lerden sonra ise kaktüsün kullanımı ile ilgili uygulamalara misyonerlerin etkisiyle Hıristiyanlığa ait unsurlar dâhil edilerek senkretik bir yapıya bürünmüştür. 19. yüzyılın sonlarına doğru Nebraska’da yaşayan Winnebago kabilesi arasında Peyote’nin ritüelistik tüketimi etrafında şekillenen bu senkretik yeni ritüel biçimini ifade etmek üzere “Peyotizm/Peyote İnancı” kavramları kullanılmaya başlanmıştır. Peyote inancına sahip kabilelerin bir araya gelerek 1918’de Amerikan Kızılderili Kilisesi’ni kurmasıyla bu inanç kurumsallaşmıştır. Hükümet ve eyalet yönetimlerinin Peyote’nin ritüelistik kullanımını yasadışı kabul etme yönündeki yoğun faaliyetlerine rağmen Kilise uzun müddet sergilediği mücadeleler neticesinde 1978 yılında “Amerikan Kızılderilileri Dini Özgürlük Yasası” ile Peyote’nin ritüelistik kullanımını koruma altına almıştır. Günümüzde 300.000 kadar mensubu olduğu belirtilen Kızılderili Kilisesi bir başka deyişle Peyotizm, Kuzey Amerika Kızılderilileri arasında yerli haklarını savunan en başarılı hareket olma özelliğini taşımaktadır.
Bu çalışma ile yerlilerce kutsal kabul edilen Peyote kaktüsünün özellikleri ve insan üzerindeki etkileri, meskalin üreten halüsinojenik bir bitki olması nedeniyle narkotik kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği ile ilgili tartışmalar, Peyote kaktüsünün ritüelistik kullanımı çevresinde şekillenen Peyotizmin resmî bir hüviyete kavuşma süreci ve Kızılderili Kilisesi taraftarlarınca icra edilen Peyote ayininin içeriğinin incelenmesi amaçlanmaktadır.
Peyote (Lophophora williamsii) is a spinless cactus native to Mexico and South America. This cactus is part of an ancient and extensive local tradition of using hallucinogenic herbs, which has spread throughout much of Central and South America. Its great attraction among the native Americans is primarily due to the hallucinogenic properties of the plant, which strikingly demonstrate its mana. Peyote, a psychoactive/psychedelic plant with this feature, has been used by Indians for religious and medical purposes for centuries. For them, peyote functions as a messenger that can communicate with spirits—especially the Great Spirit—throught its powerful effects on consciousness.
Europeans, who met peyote for the first time during the Spanish colonization in Mexico, described the hallucinatory plant as a demonic root because of the various alkaloids it contains, especially mescaline. Then, in 1620, a law banning the use of peyote was passed, and those who used the plant for ritualistic or medicinal purposes were tried by the inquisition courts and sentenced to various punishments. In the following period, the long-lasting conflicts between the colonial powers and the indigenous people did not eliminate the use of peyote. On the contrary, it quickly spread among the North American plain tribes as a symbol to help rebuild society among indigenous tribes facing cultural genocide. After the 1850s, the practices related to the use of cactus took on a syncretic structure by including elements of Christianity with the influence of missionaries. Towards the end of the 19th century, among the Winnebago tribe living in Nebraska, the concepts of Peyotism / Peyote Religion began to be used to express this syncretic new ritual form shaped around the ritualistic consumption of peyote. This belief was institutionalized when tribes with peyote belief came together and founded the Native American Church in 1918. Despite the intense activities of the government and state governments to make the ritualistic use of peyote illegal, the Church protected the ritualistic use of peyote with the American Indians Religious Freedom Act in 1978 as a result of its long struggles. The Native American Church, which is stated to have 300,000 members today, in other words, Peyotism, has the distinction of being the most successful movement defending indigenous rights among North American Indians.
In this study, the properties of the peyote cactus, which is considered sacred by the natives and its effects on humans; debates on whether it can be considered within the scope of narcotic because it is a hallucinogenic plant that produces mescaline; the process of formalization of Peyotism shaped around the ritualistic use of the peyote cactus; and the examination of the content of the peyote ritual performed by the supporters of the Native American Church are aimed to examine.