Bitkilerin kök, çiçek, meyve, yaprak, kabuk, vb. fiziksel parçalarının çeşitli amaçlarla kullanılmasının yanı sıra, kokularından da birçok farklı alanda yararlanılmıştır. İnsanoğlu ve bitkisel koku ilişkisi geniş bir yelpazede karşılık bulmuş, hoş ya da rahatsız edici kokuya sahip bitkilerin etrafında zengin bir birikim oluşturulmuştur. Söz konusu bitkiler, şiir, hikaye ve efsanelere konu olmuş, ölülerin yakıldığı cenaze törenlerinde kötü kokuyu baskılaması için cenaze ile birlikte yakılmış, tanrılara adanan tapınakların yanı sıra kabirlere dikilmiş, ticareti yapılmış, sarhoşluk kaynaklı rahatsızlıklardan korunmak için başa takılmış, zararlı canlıları uzak tutması için doğrudan ya da yakılarak dumanı kullanılmış, kokusunun tedavi edici özelliği olduğu düşünülerek koklanmış, banyo sularına eklenmiş ve tütsüsü yakılmış, vücudun tamamında ya da belirli bir bölgesinde görülen kötü kokuların giderilmesi yahut hoş kokulu hale getirilmesi için başvurulmuştur. Biz de çalışmamızda Eski Anadolu Türkçesi metinlerini esas alarak, bitkisel koku kavramının Türk uygarlığındaki yerini değerlendirmeye çalışacağız.
Smells of plants were used widely alongside with roots, stems, flowers, leaves, fruits etc. of the plants for various reasons. Humanity created a complex relationship with smells of plants, and a rich knowledge shaped around fragrant or bad smelling plants. Those plants were subject of poetry, epics or tales. They were used to get rid off the smelling corpses during funerals and burnt alongside with the deceased body, gifted to gods in temples, left on tombs, bartered or traded, wore on head to be protected against drunkenness related illness, smelled because it was believed the fragrant would cure certain diseases, used as incense, added in bath waters, or applied on body to apply a nice odour on it. In this study, we will use the Old Anatolian Turkish texts to observe the place of smells of plants in Turkish civilisation.