Kendisi de sosyalist bir yazar olan George Orwell, gerek Hayvan Çiftliği (1944) gerekse 1984 (1949) romanlarında sosyalizmin eleştirisini totalitarizmin sakıncaları ekseninde gerçekleştirirken dünya edebiyatının da iki başarılı romanını okuyucuya sunar. Hayvan Çiftliği’nde alegorik bir tarzda, hayvanlar üzerinden Sovyet Rusya’sındaki Stalin yönetimini eleştiren Orwell, 1984 romanında perspektifini daha da genişleterek Stalin ile birlikte Hitler ve Mussolini yönetimlerini de hedefine alır. Hayvan Çiftliği’ndeki alegorinin yerini 1984 romanında güçlü bir distopik kurgu alır. Her iki romanda da ütopya fikrinin imkânsızlığı vurgulanarak bir karşı-ütopya geliştirilir. Özellikle 1984 romanı distopik romanlar arasında oldukça başarılı bir eser kabul edilip dünya edebiyatı içerisinde ayrıcalıklı bir yere konumlandırılır. Biz de bu çalışmada 1984 romanı çerçevesinde Orwell’ın insana, kültüre ve şehre bakışını inceleyecek, Orwellyen distopyanın genel çerçevesini belirlemeye çalışacağız.
George Orwell, himself a socialist writer, presents both the Animal Farm (1944) and the 1984 (1949) novels to the reader the two successful novels of world literature, while making the critique of socialism on the axis of the drawbacks of totalitarianism. Orwell, who criticized the Stalin rule in Soviet Russia through the animals in an allegorical manner in Animal Farm, expanded his perspective and aimed at Hitler and Mussolini with Stalin in 1984. The Animal Farm's allegory is replaced by a strong dystopian fiction in the 1984 novel. In both novels, the impossibility of Utopia is emphasized and a counter-utopia is developed. Especially the 1984 novel is considered to be a very successful work among dystopian novels and is placed in a privileged place in world literature. In this study, we will examine the view of Orwell to human, culture and city within the framework of the 1984 novel and try to determine the general framework of Orwellian dystopia.