Osmanlı bürokrasisinde önemli bir yere sahip olan ilmiye sınıfı mensupları devlet yönetiminde zamanla ciddi kazanımlar elde etmişlerdi. Elde edilen kazanımların asırlarca sürdürebilmesinde diğer zümrelere göre devlet tarafından kendilerine ihsan edilmiş olan muafiyetlerin de önemi vardır. İslâm dininin ilme ve âlime vermiş olduğu önemin bir yansıması olan bu tutumun sonucunda ilmiye mensupları müsadere, idam ve kürek gibi cezalardan muaf tutulmuşlardır. İstanbul’dan yola çıkarak Anadolu’da kendisini çeşitli unvanlarla birlikte paşa ve vezir olarak ilan eden ulemâ kökenli Laz Ali, etrafına topladığı askerlerle birçok devlet yetkilisini ve halkı kendisine inandırmıştır. Yaptığı bu hileyle gezdiği yerlerin mahallî idarecilerinden çeşitli pahalı hediyeleri toplayan bu şahıs sonunda yakalanarak cezalandırılmıştır. Laz Ali ulemâdan olması ve tavassutta bulunan bazı devlet ricalinin da etkisiyle idam veya kürek cezası yerine daha hafif bir ceza olan sürgünle tecziye edilmiştir.
The members of ilmiye class, which had an important place in the Ottoman bureaucracy, acquired significant gains over time in state government. In the maintenance of the gains obtained for centuries, also the exemptions granted to them by the state in comparison with other groups have importance. As a result of this attitude which is a reflection of the importance given to the science and scientist of Islamic religion, members of the class were exempted from penalties such as confiscation, execution and penal servitude. Laz Ali who proclaimed himself as pasha and vizier with various titles in Anatolia, convinced many government officials and people with the soldiers he gathered. This person who collected various expensive gifts from the local administrators of the places he visited with this trick was eventually caught and punished. With the influence of being of Ulamâ class and some intermediary statesmen, Laz Ali was suspended by exile which was a lighter punishment instead of execution or penal servitude.