Geçmişten günümüze kadar farklılık gösteren sanatın öyküsü içinde yer alan iletişim kavramı, insanlık tarihi boyunca mesaj verici bir olgu olmuştur. Resim, Heykel, Grafik, Edebiyat, Müzik, Sinema, Dans gibi güzel sanatlar içinde yer alan alanlarda üretilen eserlerle de insanlığa mesaj verme amacı güdülmüştür. Evrenselleşmiş sembollere dayalı eserlerin üretilmesinde sanatçıların olduğu kadar izleyicilerin de hayal güçleri harekete geçirilmiştir. İnsanoğlu da bilinçaltındaki, rüyalar, ruh dünyasındaki geçmiş ve gelecek düşünceleri ile kader gibi tercihleri, renk ve duygularından bir bütün olarak üretilen sembolik objelerle, izleyiciyle bir şekilde iletişim kurmuştur. İşte bu bağlamda pek çok sanatçıya ilham kaynağı olan bu düşünceler, “İlklerin Kadını” olarak tanımlanan; Cumhuriyet tarihimizin kültür ve sanata ışık tutmuş olan ilk Türk opera sanatçısı, ressam Semiha Berksoy’un eserlerinde de yer almıştır.
The concept of communication within the history of art, which differs from the past to the present, has been a messagegiving phenomenon throughout human history. The works produced in the fields of Fine Arts such as painting, sculpture, graphics, literature, music, cinema, dance were intended to give a message to humanity. The production of works based on universalized symbols stirs the imagination of the artist as well as his audience. Symbolic works produced as a whole of subconscious, dreams, spirit world, past and future, destiny, preferences, colors and emotions communicate with the viewer. In this context, the work of Semiha Berksoy, the first Turkish opera singer who has shed light on culture and art in the history of the Republic, called “Woman of the firsts”, was examined in this study.