Günümüzde gerçekliğin yerini sanal gerçeklik almıştır. Sanal dünyada zaman ve mekan sorunu yoktur. Yaşanan sanal dünyada, mekan engel değildir. Artık dokunmadan, bulaşmadan, tiksinmeden yerimizde durarak gezilebilmekte veya gezenlerin, görenlerin deneyimleri sosyal medyadan o anda ya da sonradan izlenebilmektedir. Bahsedilen alanda tüm aktörler gerçektir. İnsanların nesneleştirildiği toplumsal düzende, aktörler sanal gerçeklik üzerinden varlıklarını ispatlama çabasına girmektedir. Ama bunu oturdukları yerden temassız bir şekilde yapmaktadır. Makale, sanal dünyanın insanları deneyimden ve gerçeklikten uzaklaştırdığı iddiasını taşımaktadır. Bu bağlamda deneyimin yerine sanal ilişkilerin, tinsel seyahatlerin geldiğini ve sanal dünyanın zaman ve mekanı ortadan kaldırarak kimlikleri dahi etkilediğini göstermeyi amaçlamaktadır. Bunu yaparken de deneyimin ortadan kalkma sebepleri irdelenmektedir. Ayrıca makalenin kavramsal çerçevesini de oluşturan kültür endüstrisi temelinde teknolojik gelişmelerin –özellikle fotoğraf teknolojisinin- deneyim ve gerçeklik üzerindeki etkisine bakılmaktadır.
Today, virtual reality has taken the place of reality. There is no problem of time and space in the virtual world. In the virtual world lived, space is not an obstacle. Now, it is possible to walk around without touching, contaminating or disgusting, or the experiences of those who visit and see can be viewed on social media at that moment or later. All actors are real in the mentioned field. In the social order where people are objectified, actors try to prove their existence through virtual reality. But it does this in a non-contact way from where they sit. The article claims that the virtual world distances people from experience and reality. In this context, it aims to show that virtual relationships, spiritual journeys replace experience and that the virtual world affects even identities by eliminating time and space. While doing this, the reasons for the disappearance of the experience are examined. In addition, on the basis of the culture industry, which also constitutes the conceptual framework of the article, the effect of technological developments -especially photographic technology- on experience and reality is examined.