VİYOLONSELİN GELİŞİMİ VE TÜRK MÜZİĞİ İCRASINDAKİ YERİ

Author :  

Year-Number: 2024-73
Yayımlanma Tarihi: 2024-12-21 22:32:58.0
Language : Türkçe
Konu : Müzik
Number of pages: 206-225
Mendeley EndNote Alıntı Yap

Abstract

Bu çalışma viyolonselin dünyada tarih sahnesine ilk çıkışını ve sonrasında Türk müziğindeki gelişim ve kullanım sürecini incelemektedir. Araştırmada 15. Yüzyılda kullanılan viollerin viyolonselin atası olduğu ve ilk görülen viyolonsele benzeyen çalgıların gerek tel sayısı gerekse fiziki yapı olarak günümüz viyolonsellerinden daha farklı olduğu irdelenmiştir. Öztürk’e göre viol ailesinin tenor üyesi olan viyolonselin, telli çalgılar ailesinin yaylı çalgılar sınıfında olan oldukça etkin, çok yönlü ve kullanım alanı geniş tanınan bir çalgı olduğuna değinilmiştir. Orkestralarda bas grubunda yer alan viyolonselin aynı zamanda bir oda müziği ve resital çalgısı olduğu belirtilmektedir. İlk zamanlarında F, C, G seslerine akort edildiği, sonraki yıllarda ise en kalın sesin altına, tam beşli aralıklı bir tel (si) eklenmesiyle geliştirilmiş olduğu vurgulanmaktadır. O dönemlerde daha çok adından bas keman olarak bahsedilmiştir. Soradan Fontana’nın sonatlarını içeren bir ciltte, violoncino ile daha sonra yaygınlaşan violoncello terimleri ayrılmıştır. Violoncello terimi ile G: Cesare Arresti‟nin Op. 4 sonatında ilk kez karşılaşılır. 1700’lü yıllaradan itibaren ise bugün bilinen ismi violoncello Almanya, İngiltere ve Fransa gibi ülkelerde yaygınlaşır. Avrupa kökenli bir çalgı olan viyolonselin, Türk müziğinde kullanımı ise 19. yüzyıla dayandığı ve 19. Yüzyılda Osmanlı’daki batılılaşma akımının bir sonucu olan “Mızıka-yı Hümayun” ile Türk müziğine girdiği bilinmektedir. Özellikle dönemin usta icrâlarında olan Tanbûri Cemil Bey’in, viyolonseli icrâlarında kullanması ile bu çalgı Türk müziği icrâ topluluklarında özellikle yer almaya başlamıştır. Viyolonsel ile Türk müziği icrâsına yönelik ilk ses kaydı da Cemil Bey’e aittir. Türk müziğinde uzun sesli ve bas karakterli bir çalgı olmamasından dolayı viyolonselin saz heyetlerinde yer bulması zamanla daha çok yaygınlaşmıştır. Başlangıçta sadece Klâsik Türk mûsikisi heyetlerinde görülen viyolonselin zamanla kullanım alanı oldukça genişlemiş ve özellikle perdesiz yapısının sağladığı icrâ alanı geişliği ile günümüzde artık Türk müziğinin tüm türlerinde kullanılmaya başlanmıştır. Bu çalışmada viyolonselin genel tarihi ve Türk müziğindeki gelişim ve kullanım süreci üzerine odaklanılmıştır. Böylelikle Türk müziğinde özellikle viyolonsele gönül verenlerin bu sazı en genel hatlarıyla tanımları ve başlangıçtan günümüze kadar Türk müziğinde ne şekilde kullanıldığına bir perspektif kazandırmak amaçlanmıştır.

Keywords

Abstract

This study examines the first appearance of the cello on the stage of history in the world and its development process in Turkish music. In the research, it is discussed that the viols used in the 15th century were the ancestors of the cello and that the instruments similar to the first cello seen were different from today's viols both in terms of the number of strings and physical structure. It was mentioned that the cello, which is the tenor member of the viol family, is a highly effective, versatile and widely recognized instrument in the stringed instruments class of the stringed instruments family. It is stated that the cello, which takes place in the bass group in orchestras, is also a chamber music and recital instrument. It is emphasized that in its early days it was tuned to the sounds of F, C, G, and in the following years it was developed by adding a string (si) with a full fifth interval under the thickest sound. At that time, it was mostly referred to as a bass violin. In a volume of Soradan Fontana's sonatas, the terms violoncino and violoncello, which became widespread later, are distinguished. With the term violoncello, G: Cesare Arresti's Op. 4 sonata. From the 1700s onwards, the violoncello, as it is known today, became widespread in countries such as Germany, England and France. It has been stated that the use of the cello, an instrument of European origin, in Turkish music dates back to the 19th century and that it entered Turkish music in the 19th century with the “Mızıka-yı Hümayun”, a result of the westernization movement in the Ottoman Empire. Then it was by using that Tanbûri Cemil Bey, one of the master performers of the period, used the cello in his performances, which facilitated the inclusion of this instrument in Turkish music performance ensembles. The first sound recording for the performance in Turkish music on the cello belongs to Cemil Bey. Since Turkish music does not have a long-voiced and bass-characterized instrument, the use of the cello has become more widespread over time. Initially seen only in Classical Turkish music ensembles, the cello's area of use has expanded considerably over time and today it is seen that it has started to be used in all music genres. This study focuses on the general history of the cello and its development process in Turkish music. In this way, it is aimed that those who are especially devoted to this instrument in Turkish music will be able to define this instrument in the most general terms and know how it has been used in Turkish music from the beginning to the present day.

Keywords


                                                                                                                                                                                                        
  • Article Statistics